

Köz içerisinde kor ateşte pişirilmiş halinden tutun, ince ince kıyılıp kızartılmasına, sahanda yumurta ve peynir ile oluşturduğu müthiş sinerjiye ve hatta haşlandıktan sonra sopa atılırcasına ezilip, yumuşakça halinde kullanılmasına kadar her türlü türevi alınan, integral hesaplarında kullanılan, sağından atılıp solundan geçilen patatesin beni ilgilendiren kısmı ise tamamen farklı bir özelliğidir; bırakılınca durur patates... Olduğu yerde kalır, kıpırdamaz yığılır kalır. Etliye sütlüye karışamaz, lafa girmek şöyle dursun gık dese kesiverirler ümüğünü, etki edemez yüzyıllar boyu tarihin gelişim sürecine, biri tutup da başkasının kafasına kafasına atana kadar.
İşte, biz de bu duruma geldik. Hiçbir etkide bulunamaz, kılımızı kıpırdamaz olduk, hayatımızda gelişen, değişen olgulara karşı patates gibi bakar kaldık. Edirne'den öteye geçemedik netekim her zaman olduğu gibi, yok aslında geçtik de, adamlar paket yapıp, geri yolladılar: 'İvedi kargo, elden teslim.' Altına da not düştüler hem de: 'Rutubetli ortamlardan uzak, serin ve kuru yerde saklayınız.' Sonra; viskozitesi orta seviyedeki, kara sıvının gözünü kırpmadan yaptığı katliamın seyrine daldık. Ama biz Avrupalıyız değil mi? Hani şu on iki yıldızlı yuvarlağın içindeyiz.

0 Eleştiri:
Eleştiriver